16 Şubat 2009 Pazartesi

Bir All-Star geldi geçti..

Daha başlamadan oyuncu seçimleri sakatlananlar yerine alınanlar derken sürekli bir tartışma ortamında başlayan bir all-stardı. Cuma günü çaylaklar - 2.yıl oyuncuları mücadelesinde Kevin Durant hala gidecek çok yolu olmasına rağmen yolda sağlam yürüdüğünü gösterdi herkese. Mükemmel bir performansla domine etti maçı ve 2.yıl oyuncularına maçı kazandırmayı başladı.

Cumartesi günü önce idman seanslarıyla başladı. Batı'yı izleyemedim ama doğu idmanı oldukça keyifliydi. Lebron James'in orta sahadan hiç gerilmeden zorlamadan jump-shot atması beni benden aldı. İsabet bulamasa da reklamdaki "Yok artık Lebron James" söyleminin çok da haksız olmadığını göstermiş oldu. Dwight Howard'ın Guiness Rekorlar Kitabı'na girmeyi deneyip başaramadığı oturarak en uzaktan şut atma denemeleri vs. oldukça güzel görüntüler sundu bize. Yetenek yarışmalarında ise beklenen performansları göremedik. Takım şut yarışmasında beklenen süreler elde edilemedi ama bayanların etkili şutları da gözden kaçmadı tabii ki. Yetenek yarışmasında Tony Parker rekorlara doyamadığını gösterdi ve yetenek yarışması tarihinin en kötü derecesi rekorunu geliştirdi. Smaç yarışması ise bütün haftasonunun en en en en en fiyasko anları yaşandı. Önce eleme turunda en iyi 2 smaçla en düşük 2 puanı alan Rudy Fernandez'in elenmesi zaten olacakların işaretleri olmuştu sanırım. İlk turda finali hakedenler ise hem güzel smaçları ve muhteşem bir şovla Dwight Howard ve tabii ki gecenin en iyi 2 smacını yapan Rudy Fernandez'di. Ama sanırım New York seyircisini kaybetmek istemeyen Nba jürileri oyunu bozdular. Zaten yarışma sırasında da protestolar yükseldi. Final etabında da gene fiyasko yaşandı ama bunun sebebi seçilmiş jüri değil seçen jüriydi. Sms oylamasıyla Nate Robinson yine kısa boyunun getirdiği sempatiklikle kazanmayı başardı tıpkı ilk seferde kazandığı gibi. Dwight Howard ise Shaq sonra Nba'in rengi olma yolunda ilerliyor. İkisinin de Orlando'dan yola çıkması da başka bir ortak noktaları olsa gerek.

Ve büyük maç. İlk 5lere bakıldığında ibre doğudan yanaydı. Wade, Lebron, Howard, Garnett, Iverson 5lisi batının Kobe, Yao, Duncan, Stoudemire, Paul 5lisinden daha iyi bir takımdı. Ne zamanki ilk 5ler yerini yedeklere bıraktı o zaman yedekte hiç uzunu olmayan doğunun acizliği çıktı ortaya. Zaman zaman Shaq'i Rashard Lewis savunmak zorunda kaldı. Shaq de bunu değerlendirdi hem eski günlerden pasajlar sundu hem de maç boyu eksik kalan görselliği biraz doldurmuş oldu. Maçın gidişatı çok da beklenenin dışında gitmedi. Batı hem pota altı alternatifleri hem de kadrosunun genişliğiyle doğuyu alt etmeyi başardı. Farklı mücadelenin bir diğer yanı 2004 sonra Phil Jackson ve Kobe-Shaq buluşmasıydı. Tartışmalardan sonra ne olacağı bilinmezken eski günleri aratmayan sahneler yaşandı ve Nba de bu fırsatı kaçırmadı ve MVP ödülünü bu ikili arasında pay ederek herkesin gönlünü almış oldular. Sanırım Shaq de en az süre alarak MVP olan oyuncu olmuştur.

Bütün haftasonundan elde kalan Kevin Durant'ın abilerine göz kırpan oyunu, Rudy Fernandez'in katledilişi ve Nate Robinson'ın artık antipatiklikte zirveye adım adım çıkışı ve Shaq'in kısmen de olsa emekliliğe ilk adımı atışıydı. Haftasonundan birkaç güzel enstanteneyi de ilerleyen bloglarda paylaşmayı planlıyorum. Şu saatte araştırma için biraz yorgunum. Trabzon maçı yorgunu ve üzgünüyüm ki o da başka bir yazı konusu olabilir.

Hiç yorum yok: