3 Şubat 2009 Salı

Ne Yazacağım Ben Buraya

Bu blog yazma fikri her zaman çok cazip gelmişti bana hatta Dex'i de oldukça teşvik de etmiştim bu konuda, kafamda yazabileceğimi düşündüğüm onlarca şey vardı.
Sonra 10 gün kadar önce pat diye bu blogu açtık ve bana bir haller oldu. Dex, V ve Chrysaor patır patır yazılırı döşerken ben öyle kala kaldım.
Sanırım bir anda ''benim de yazmam gerek'' kafasına girdiğim için böyle oldu. Dex'in bir lafıyla bu iş benim için bir göreve dönüşmütü sanki; ''hemen hemen hergün bişeyler yazmalıyız''

İlk önce, Beşiktaş'ın 101. yıldaki şampiyonluğu içeriden oynanan oyunlarla kaybettiği yönündeki iddaaları çürüteyim dedim, başladım önce ondan sonra devam edemedim.
Halbuki kafamda yazının şablonunu da komple oturtmuştum ana tema Serdar Bilgili'nin şampiyonuluğu satmadığı üzerine olacaktı. Çünkü Çok kişinin haberi olması gerekirdi böyle birşeyden sonuçta Bilgili sahada değildi. E haliyle çok kişinin bildiği şey de, elbet bu işe izin vermeyecek gönülden Beşiktaşlıların kulağına giderdi. Zaten Bilgili böyle de bir riske giremezdi, vatan hainliğinden beter birşey çünkü. Üstüne üstlük ben zaten inanmıyorum öyle birşey yapacağına.


Ondan sonra, madem böyle ciddi birşey üzerine girmekten vazgeçtim, daha lüzumsuz bir konu üzerine yazayım dedim ''FRINGE''....

Yayınlanmadan uzun süre önce haberim olmuştu dizinin varlığından, JJ. Abrams'ı da duyunca baya da heveslenmiştim, Lost'un gelişine de çok vardu, ilaç olacaktı bu dizi. Ama olmadı hiçbir derde deva olmadı. X-Files izlerim daha iyi dedirtti bana ilk bölümlerde en azından ''ahde vefa'' olurdu. Dizide Agent Dunham dışında diziyi alıp götürecek tek bir karakter dahi yok (belki biraz çatlak profesör Dr. Bishop). Dowson's Creek'den hatırladığımız Joshua Jackson'ın hiçbir vasfı yok dizide, yan rol bile diyemeyiz her bölüm gözüken bir figüran sadece. Üstüne üstlük dizide doğru dürüst devam eden bir senaryoda yok, bişeyler yapmaya çalışmışlar ama tam olmamış, her bölüm bir olay çözüyorlar tamam işte 40 dakika geçiyor öyle. Ama sonradan öğrendim Lost gibi her bölüm izlemen gereken bir dizi yapmamışlar amaç buymuş zaten.
Nedense bu konu hakkında da biraz yazdıktan sonra bunu da sildim. Kimseye birşey katacağını düşünmedim o an, bir fark yaratamamıştım diziyi yorumlarken.



Son olarak gece tam yatıyordum, Film Ekimi'nde izlediğim Vicky Cristina Barcelona düştü aklıma. Bu olur valla dedim. Yönetmen Woody Allen, oyuncular 10 numara, mekan Barcelona, bir de beni etkilemişti film baya. Hatta aklıma bir şaka bile gelmişti; ''Juan Antonio Gonzalo (Javier Bardem)'le aramda film boyunca bir benzerlik bulmaya kıçımı yırttım, ama hiçbir şey bulamadım'' diyecektim, ne de olsa adamın bir eli yağda, bir eli baldaydı.

Başladım yazmaya, baktım bu da filmi anlatmaktan öteye gitmiyor, yazı kokoca bir spoiler olup çıkıyor pat diye onu da sildim.

Fena halde kitlenmiş durumdayım arkadaşlar, yazamıyorum......

Hiç yorum yok: